27 Eylül 2013 Cuma




   Peyami Safa’nın okuduğum en iyi romanı diyeceğim ama her kitabını okuyunca aynı cümleyi kuruyorum. Ama okuduğum en iyi kitaplardan birisi.

   Kitapta birçok kahraman var, hepsinin derin, detaylı karakter analizleri, yaşayışı, farklılıkları,… çok güzel irdelenmiş. Roman güzel bir kumpas ile başlıyor, olay örgüsünde ani değişiklikler insanı kitaba çekiyor ve elinden bırakması mümkün olmuyor.  Kitapta geçen her bir olayın içeriğinde, karakterlerin sığ görüşleri veya yalancı olmaları da çok farklı bakış açılarına kapı açmayı sağlıyor.

   Samim’in “Simeranya”sı ile kitap felsefi boyutlardan, basit gündelik olaylarla kayması çok başarılı. Özellikle, Samim’in ütopyasındaki eğitim sistemi de takdire şayan doğrusu. Ne yazık ki, kitabın 1951 de yayınlanmasına rağmen hala eğitim konusunda çıkmazımız güncelliğini koruyor. Kitapta zayıf bir karakter olan Aydın; (Zayıf yazıyorum çünkü kitapta çok kısa bahsedilmiş ve hastalığından bahsediyor, yalnız; kitapta hiçbir karakterin öylesine yazılmadığını çok güzel bir şekilde ispatlıyor) matematik imtihanı yüzünden çok ciddi çalışmakta ve bu yüzden ağır bir hastalık geçirmektedir. Dr benzer hastalığın yoğun ders çalışan çocuklarda çok sık görüldüğüne değiniyor. Samim de kendi Simeranyasında kurduğu eğitim sisteminden –hiçbir bölümün zorla okutulamayacağı, devam zorunluluğu olmadığı, istendiği takdirde başka mesleğe kayılabileceği ve en önemlisi asıl başarının matematik ile ölçülemeyeceğini- bahsediyor.

   Asıl karakterlere gelince; Mefharet ile Besim’in, yeğen-dayı ilişkisi hakkında çarpık görüşleri,–elalem ne der, ne düşünür- kızın anneye duyduğu öfke, intikam alma isteği, Aydın’ın matematik yüzünden hastalığı, eve giren aç adam tüm bunlar o dönemin –maalesef hala güncel kalan- toplumsal sorunları ve sığ görüşleri yansıtıyor. Tüm bu çarpık olaylar içinde yolunu kaybetmiş, iki farklı yaşam tarzında insanlar arasında kalan Meral ve filozof Samim arasındaki ilişki anlatılıyor. Samim’in engin bilgisi, gözlem yeteneği, Meral’i yorsa da yine kaçamıyor Samim’den. Kitapta bu ikilin yaş farkından bahsediyor, Meral’in gençliği, Paris hayranlığına karşı güvenli liman Samim. Tüm bu ikilem arasında yapayalnız Meral… “Kendi kendimden nefretimin çirkinleştirip çerçevelediği bir dünyada yalnızım” diye yazan notu ile vedası…

   Kitapta ne bir karakter ne de tek bir kelime fazlalık. Dili çok akıcı, beden dili tahlilleri ile aaa evet, öyle mi dedirtiyor insana. .Fikirlerle dolu dolu bir kitap...  Hegelden, denek farelere, inançtan materyalizme, aşktan mantığa, çaresizliğe ve tabi ki yalnızlığa…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder