30 Ekim 2013 Çarşamba

 

DUMAN –TURGENYEV

Kitap okurken aradıklarım (daha doğrusu aramadıklarım) değiştikçe, bakış açım da değişti. Bir yıl önce okumuş olsam bu kitabı -belki daha da yakında- sadece kahramanın aşk hayatını anlattığı bölümleri merak edip muhtemelen de bittiğinde sıkıcı bir kitap olarak aklımda kalırdı.

Oysa şimdi okurken çok keyif aldım. Kitap kısaca Rusya da gerçekleşen toprak reformundan sonra, bu durumun taşrada yankı bulmasını anlatıyor. Bu yeni reformun ardından gelen belirsizlik, ümitsizlik, uygulanmasında aksaklıklar ve tabi ki dönemin aristokratları tarafından eleştirilmesi sürecinden bahseder. Zaten bu aristokrat çevrenin fikirlerine bolca yergilere yer verilir.  Turgenyev  de, Rusya’nın bu sıkıntılı süreçten kurtuluşunu; Avrupa’daki ilerlemeleri takip edip benimseyerek olacağına inanırken, aristokratlar da Rusya’nın kaderinin yine kendisi belirleyebileceğine inanır. Burada da “gelenek “ve “uygarlık” kavramları çatışmasından bahseder. Uygarlığı savunanlar (ki bunlar çok azmış) Rusya’nın bilgisiz, yetersiz olduğunu, Demokratikleşmeyi eleştiren generallerinde ilerleme adına hiçbir şey yapmadıklarını söylüyor. Zaten kitapta çok fazla Almanca, İngilizce ve Fransızca cümleler çevirisizce bulunuyor. Buradan bile yazarın batılılaşma fikrine ne kadar çok özendiği belli oluyor. 

Bana felsefede bir düşünceyi hatırlattı, geri kalmış toplumlar için. O toplumun ilerlemesini, ilerlemiş ve üstün özelliklere sahip başka bir toplumun tüm niteliklerini olduğu gibi benimsemek.  Girdileri ve çıktıları çok tartışılacak bir durum elbette.

Kitapta da, bundan yola çıkarak içgüdü ve akıl kavramlarını sorguluyor. Hatta içgüdüyü savunanlar için yerici nitelikte güzel bir karınca örneği var.  Kendini desteklemek için de şu cümleyi yazmış “Akıl varken en yüksek içgüdü bile insan için bir değer ölçüsü sayılamaz.” Gelenekçilerin savunduğu düşünce ise, batıcılık fikrinin kendi kültürlerini yozlaştırıcı olacağı yönünde…  Ayrıca pozitif bilimleri de küçümsediklerine bir örnek de verilmişti.

Kitapta gerçekçi ve gelenekçi fikir akımlarının ciddi çatışmasına güzel örnekler sunulmuş.

Yazarın hayatını okuduğumda, kendi fikirlerini yazdığı o dönemde çok fazla eleştiri almış. Hatta kitapta ara ara bu düşüncelerinden dolayı arkadaşına utanmaması gerektiğini söylüyor. Toprak reformu fikirleri de dönemin Prensini etkilediği yazıyor. Turgenyev’in bu kitabında, kahramanın yadırganan batıcılık fikirleri ile toplumu çalkantıya uğratan ve düşünce reformu ile yepyeni bir eleştiri konusu oluşturması, bana Osmanlı da Jon Türkler’i hatırlattı. Demek ki her ülke geri kaldığını kabul edince benzer aşamalardan geçiyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder