DUMAN –TURGENYEV
Kitap okurken aradıklarım (daha
doğrusu aramadıklarım) değiştikçe, bakış açım da değişti. Bir yıl önce okumuş
olsam bu kitabı -belki daha da yakında- sadece kahramanın aşk hayatını
anlattığı bölümleri merak edip muhtemelen de bittiğinde sıkıcı bir kitap olarak
aklımda kalırdı.
Oysa şimdi okurken çok keyif
aldım. Kitap kısaca Rusya da gerçekleşen toprak reformundan sonra, bu durumun
taşrada yankı bulmasını anlatıyor. Bu yeni reformun ardından gelen belirsizlik,
ümitsizlik, uygulanmasında aksaklıklar ve tabi ki dönemin aristokratları
tarafından eleştirilmesi sürecinden bahseder. Zaten bu aristokrat çevrenin
fikirlerine bolca yergilere yer verilir. Turgenyev
de, Rusya’nın bu sıkıntılı süreçten kurtuluşunu; Avrupa’daki
ilerlemeleri takip edip benimseyerek olacağına inanırken, aristokratlar da
Rusya’nın kaderinin yine kendisi belirleyebileceğine inanır. Burada da “gelenek “ve “uygarlık” kavramları çatışmasından bahseder. Uygarlığı savunanlar
(ki bunlar çok azmış) Rusya’nın bilgisiz, yetersiz olduğunu, Demokratikleşmeyi
eleştiren generallerinde ilerleme adına hiçbir şey yapmadıklarını söylüyor.
Zaten kitapta çok fazla Almanca, İngilizce ve Fransızca cümleler çevirisizce
bulunuyor. Buradan bile yazarın batılılaşma fikrine ne kadar çok özendiği belli
oluyor.
Bana felsefede bir düşünceyi
hatırlattı, geri kalmış toplumlar için. O toplumun ilerlemesini, ilerlemiş ve
üstün özelliklere sahip başka bir toplumun tüm niteliklerini olduğu gibi
benimsemek. Girdileri ve çıktıları çok
tartışılacak bir durum elbette.
Kitapta da, bundan yola çıkarak
içgüdü ve akıl kavramlarını sorguluyor. Hatta içgüdüyü savunanlar için yerici
nitelikte güzel bir karınca örneği var.
Kendini desteklemek için de şu cümleyi yazmış “Akıl varken en yüksek
içgüdü bile insan için bir değer ölçüsü sayılamaz.” Gelenekçilerin savunduğu
düşünce ise, batıcılık fikrinin kendi kültürlerini yozlaştırıcı olacağı
yönünde… Ayrıca pozitif bilimleri de
küçümsediklerine bir örnek de verilmişti.
Kitapta gerçekçi ve gelenekçi
fikir akımlarının ciddi çatışmasına güzel örnekler sunulmuş.
Yazarın hayatını okuduğumda,
kendi fikirlerini yazdığı o dönemde çok fazla eleştiri almış. Hatta kitapta ara
ara bu düşüncelerinden dolayı arkadaşına utanmaması gerektiğini söylüyor.
Toprak reformu fikirleri de dönemin Prensini etkilediği yazıyor. Turgenyev’in
bu kitabında, kahramanın yadırganan batıcılık fikirleri ile toplumu çalkantıya
uğratan ve düşünce reformu ile yepyeni bir eleştiri konusu oluşturması, bana
Osmanlı da Jon Türkler’i hatırlattı. Demek ki her ülke geri kaldığını kabul
edince benzer aşamalardan geçiyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder