3 Mart 2014 Pazartesi




BUDALA 1-2

Dostoyevski’nin her bir eseri okumakla sıkılmayacak klasiklerden...

Bu kitabı farklı kılan yazarın okuduğum ilk aşk romanı olması.  Ayrıca bazı Rus edebiyatı kitaplarında olduğu gibi burada da Fransız etkisi çok fark ediliyor.  Yer yer dönemin ülke siyasetinden de bahsediyor. Bir kaç noktada Avrupa gözünden Rusya'nın nasıl göründüğü hakkında bazı sorunsallara değiniyor. Tabi burada akla ilk gelecek  yazarda: Turgenyev. (Rusya'nın bunalımdan çıkışı hakkındaki Avrupa sempatizanlığı)

Karakterler ve ortam diğer kitapları ile benzer yapıda. Hemen hemen tüm karakterlerinde olduğu gibi  burada da Prens  Mışkin, hastalıklı ve parasız (dönem dönem eline para geçen) birisi. Diğer karakterlerinden farklı olarak sevgi arayışı içinde olmayan, aksine fazlaca olan sevgisini aktarma da “Budala” olarak anılan bir Prens.  Görüntüsü ve konuşması fazlaca saf olduğu düşünülen, fakat insanların gözlerine bakmasını becerip ruhlarını görebilen biri olduğu için hem budala olarak anılmasına hem de insanlar tarafından vazgeçilmez bir çekim gücüne sahip bir karakter. Sevgisini aktarırken hep yadırgansan da ruhunda bir ermiş görmek mümkün.

En güçsüz karakter bile Dostoyevski’nin eli değince bu kadar güçlü tasvir edilebilir. Ayrıca betimlerinin bazen Balzac’dan bile fazla olduğunu düşünüyorum.  Balzac gibi  gerçekleri süssüz şekilde olduğu gibi yansıtmasının yanında; ilk aşk kitabı olması da realizmden romantizm akımına doğru bir geçiş var gibi görünüyor. Ama Dostoyevski'nin romantik hali bile buram buram gerçek ve acı kokuyor...

Not: genel olarak Rus Edebiyatında anlamadığım bir karaktere kitabın içeriğinde birden çok isimlerle bahsetmesi. Bir uzun ismi olur, bir ailesinin kısaltması (ki bu da uzun isimle benzer olmayabiliyor) bir de arkadaş çevresinin kullandığı bir isim… Bu da kitaba girmemi zorlaştırıyor, kitabın başlarında bazı kopukluklara sebep olduğunu düşünüyorum.

3 Mart 2014

Meb Baskısı 1992

Ankara

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder